15 Ekim 2012, Pazartesi
Servet BAŞOL
Servet BAŞOL [email protected]

"Doğrusal uçuş" üzerine

Ayrıca tabancanın, saç kurutma makinesinin, bilgisayarın, hatta oyuncakların bile bir çalıştırma düğmesi vardır.
Bu çalıştırma düğmesine "tetik" denir.
Çocuklar bu tetikle çok ilgilenirler, çünkü her basışlarında, alet çalışmaya başlar.
Onlar için çok güzel bir oyundur bu.
Tetiğin yapısı ise, basit ve işlevseldir.
Çoğu insan için düşünceden ve yargıdan uzak olmalıdır.
Basınca cevap vermelidir.
Yapılış nedeni ise yaşamı kolaylaştırmaktır.
Yaşamı kolaylaştıran ve insanlığa hizmet eden tetiklerin çoğunluğu, işlevselliği ve kolaylığı nedeniyle hayretimizi ve hatta saygımızı kazanmıştır.
Tetiğin işlevi ve kolaylığı, tetiklediği süreci ve arkasındaki nedenleri sakladığı oranda başarılıdır.
Bu nedenle tetiğin olur olmaz durumlarda size sunulması, akıllı insanlarca sorgulanır ve şu sorulara cevap aranır.
1- Hangi nedenle önümüze kondu?
2- Gereklimi?
Tetik mekanizmasının şartlanmışlığı, insan yaşamına önem verilmeyen ülkelerde, serbest silah satışı olarak karşımıza çıkar.
Sadece silah olarak değil, kavram olarak da.
Ortalıkta serbestçe duran ve her an kullanıma hazır silah -Çünkü öldürme fiilinden uzak bir kavramdır- tabanca ya da tüfek fark etmez, daha başında Savunma kelimesi ile özdeşleştirilmiştir.
Kullanımı için konulmuş olan "Emniyet Mandalı" aldatmacadır.
Bu mandal sizi sınırlamaktadır ve bu kabul edilemez.
Asıl sorulması gereken 1 No'lu sorudur.
1- Hangi nedenle önümüze kondu?
Her tetik, iyi bir nedenle yapılmış olup, güzel bir amacı tetiklemesi gerekirken, yersiz ya da gereksiz bir durumda karşınıza çıkarıldığında, şartlanmışlığınızı yenmek ve gerekmediği halde kullanımını önlemek çok zordur.
Enbiya.37 "Benden acele istemeyin!"
"Üzerine yatmak" tabiri akıllı insanların yöntemidir.
Belirli bir süre "dinlendirmek", insanın değer yargılarını tetikler ve "insani" bir sonuca varılmasını sağlar.
Bilgiye önem veren yazılımlarda ise, her iptal "DEL" tuşu tetiklendiğinde, "Gerçekten silecek misin?" sorusu ile karşılaşırsınız.
Yaşamda bu soruyu siz kendi kendinize sormayı öğrenmemiş ya da birisi size öğretmemiş ise, şimdi bu yetiyi edinmenin tam zamanıdır.
Aklını kullananlar hariç.
Kullanmayanlar için ise en güzel örnek.
Yunus 100; "Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır."
Karar verme mekanizmasını nasıl çalıştıracağınız değil, elinizdeki verileri nasıl değerlendirdiğiniz önemlidir.
Bir olayda, binlerce kişinin hayatını kurtarmak için 5-10 kişi feda ediliyor ise, karar verende, değerlendirme özrü var demektir.
Önce "Neden bu noktaya geldik?" denmelidir.
Sayısal çokluk, bir karar verme kıstası değildir. Sorgulamadan karar verme kolaycılığıdır.
Yeryüzünde her şey, zıddı ile mevcuttur.
Bir şeyi tanımak için karşıtını da bilmek zorundasınız. Aksi halde yanlışa yelken açarsınız.
Neye niyet ederseniz, ona kavuşursunuz.
İyi ve kötüyü, doğru ile yanlışı, insani değerleri ve saygıyı bilmeden sizi tetikleyecek olan beyin, acaba hangi hedefe yönelik karar vermenize yardımcı olacaktır?

“Uçakların direkt uçuş yapması için askerleri ikna etmeye çalıştıklarını söyleyen Pegasus’un patronu Ali Sabancı, “Bu sayede yılda 620m$ tasarruf edilir” dedi.”
Pegasus, yakıt fiyatlarından çok uçulan yoldan şikâyetçi gibi görünüyor. Bunu anlarım.
Ne de olsa yakıt tekeli birilerinde. Elinde gücünü ve sözünü geçirebileceğin kurum ve kuruluşlar var ise onlara yönelirsin. Bu da en doğru davranış biçimi olabilir.
ATCo’lar iyi bilir. Yol dışından binlerce, yasak sahalardan da yüzlerce kez uçakları “kontrollü olarak” uçurmuşlardır. Ben de çok uçurdum. Her seferinde askeri radarı bilgilendirerek, eş güdüm içerisinde gerçekleştirerek, yani sorumluluğu paylaşarak. Her istediğimizde de gerçekleşmedi tabi. Bizim bilmediğimiz askeri uçuşlar nedeniyle.
Hava(cılık) Hukuku sorumluluğun tanımı ve dağıtımı üzerine kuruludur.
Hava Kuvvetleri, sorumluluğunu iyi bilir ve hiçbir riske girmez.
Konu, görüşülen DHMI ve Albay’ların “ikna” olmaları değil tabii.
Konu “protokol” konusudur.
Kurallar ile önceliklerin belirlenerek sorumlulukların dağılımını Yazılı Sözleşmeye yansıtmaktır.
Zaten bir SMART Projesi var yürütülmekte olan. Türkiye hava sahasının tek merkezden yönetilecek olması hem sivil hem de askeri üniteler arasındaki koordinasyonda kaybedilen zamanın kazanılmasına ve kaynakların verimli kullanılmasına imkân sağlayacak.
24 (?) kadar sektör barındıracak olan bu proje, önce kendi içerisinde (sektörler arasında) birer protokol yapmak zorunda. Sonra da kapsama sahası içindeki kurum ve kuruluşlarla. (Umarım protokoller tamamlanmıştır.)
Tıpkı Yol Kontrol ile Yaklaşmanın, Yaklaşma ile Kule’nin, Etimesgut ile Ankara Kontrol’ün, vs. vs. aralarında yaptıkları protokoller gibi.
Askeri uçakla uçarken “havayolu” kavramından habersiz jet pilotlarını korumak için geçmişte yapılan bir konuşmayı anımsatayım:
Bir yabancı havayolu pilotu şikâyette bulunur.
-“Bir askeri uçak önümden yüksek süratle geçti.!”
Yol Kontrol olarak daha yeni “Scramble” uygulaması yapmışız, durumu algılıyoruz ama pilotu ve uçağımızı da korumak zorundayız, tek çare pilota şu soruyu sormak;
-“Kuyruk numarasını aldınız mı?”
Muhtemelen kendisi de eski bir jet pilotu olan kaptan, böyle bir cevap karşısında, yüzünde bir gülümseme ile rapor yazmazdı.
Askeri sahalar için konmuş olan kısıtlamalar tartışılmaz. Dünyada bu böyledir. Esnek bir uygulama yapmak istiyor iseniz, DHMI ile Hava Kuvvetleri bir protokol yapacaklar ve şartları AIP ile tüm dünyaya yayınlayacaksınız.
SMART protokolleri hazırlanmışken ya da hazırlanmakta ise, konunun görüşüleceği ve protokolde yer alması gereken yerler ile ilgili görüşlerin tartışılacağı yer bellidir.
Yüksek uzmanlık ve deneyim gerektiren bu gibi talepler, deneyimli uzmanlarca çözüme kavuşturulabilir ancak.
Konu, şirketlerin tümünü ilgilendiren bir konudur ve medyaya şikâyet ile çözüm üretilmesi beklenemez.
Beklenmemeli.
Sahi bu çekiç neden burada duruyor?

www.servetbasol.com
 

"Doğrusal uçuş" üzerine

Yorumlar

Bu haber için henüz yorum gönderilmedi.

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000