26 Nisan 2021, Pazartesi
Servet BAŞOL
Servet BAŞOL [email protected]

Hikaye

Benim adıma bir site kurmamın amacı sadece eğitim ve bilgilendirme nedeniyledir. Buna gerek duyuş nedenim ise çok hüzünlü bir hikaye. Elbette benim için hüzünlü.

İstanbul’da THY Uçuş İşletme Kontrol Merkezinde çalışmaktayım. Sene 1977. Dirty Dozen üyesi olarak işe başlamış, hele ben ikinci Uluslararası Lisansımı almış, zıpkın bir genç. Elbet ilerlemek ve gelişmek için can atıyorum. Bazen abarttığım da oluyor. Gece nöbetlerinde fazla iş olmayınca aşağıya Meteoroloji’ye inip serçe işliyor, günlük meteoroloji haritalarının çizimine yardım ediyorum. Hatta izin günlerimde Göztepe Meteoroloji’de radiosonde atıyor, verileri işleyip skew-T log-P diagramını çiziyordum. Elbette bu da benim Havacılık Meteorolojisi bilgimi arttırıyor ve bu sayede mesleğimi daha da başarılı yapmama, konuya olan hakimiyetimi arttırmaya neden oluyordu.

Bilgiye ve belgeye aç bir şekilde çalışırken gündüzcü ekip saat 17:00 olunca çıkıyordu. Müdürün odası ile bizim çalışma salonumuz arasında cam bir bölme var sadece. Ben de o sırada frekansın başında, cam bölmenin yanında telsiz iletişimi sağlamaktayım uçaklar ve teknik bölüm ile.

Müdür (ki bir Kaptan Pilot idi) odasından çıkıp gidince çoğu zaman masasında kitap, mecmua gibi yurt dışından gelme ne varsa okumaya çalışırdım. Bu sefer dikkatimi bir mecmua çekti, ATW. O zamanlar kolay bulunan bir mecmua değil ve sadece üyelere gönderilen 60-70 sayfalık aylık yayın. Hazine bulmuş gibi doğru masanın altındaki madeni çöp kutusuna yönelip, kimse görmeden mecmuayı alıp yerime döndüm. İki saat içerisinde mecmuayı hatmetmiş, notlarımı almış ve ne yapacağımı planlamıştım.

İlgimi çeken reklam, bir INS reklamı idi. Fikir sahibi ama bilgi sahibi değildim. O nedenle reklamın sahibine mektup yazmaya karar verdim. O senelerde uzakta isen ancak mektup ile yazışırdık. Telgraf ise uç seviye haberleşme için kullanılırdı, “Bir kızımız oldu” ya da “Dedemizi kaybettik” gibi kısa yazışmalarda etkiliydi. Mektup ise ortalama şehir içi iki gün, şehirler arası bölgesine göre 4 ila 7 gün sürerdi varması. Uluslararası ise tahmin bile yürütemezdik. Üstelik biz 01 Tem 1875 senesinde GPU üyesi olmuş bir neslin torunlarıydık! Mektubu yazdığımı unuttuğum bir sıra, eve sarı bir zarf geldi. İçinden INS ile ilgili açıklayıcı bilgiler vardı, nasıl monte edilir, erişim mesafesi nedir, kullanım kolaylıkları, bakımı vs.. bir çok detay ama özü hakkında beni tatmin edecek bilgi yok. Arama motoru da olmayınca, başlıyorsunuz o broşürde kim var ise yazmaya. Her hafta en az iki mektup yazıp cevapları bekliyor ve cevaplar ile ilgili yeni mektuplar yazıyordum. Sonunda bilgi paylaşıma hazır duruma geldi. Bu sefer Ankara’ya telefon edip (Bilim ve Teknik Mecmuası), ne yapmam gerektiğini sordum. İki kopya daktilo ile yazacak ve var ise aydıngere uygulanmış çizimleri ekleyecektim. Fotoğraf, basımı için zor ve pahalı olduğundan tercih edilmiyordu.

Gece nöbetlerinde Özden Hanımın daktilosunu kullanarak yazıyı bitirmiştim ama çizimler bir ayrı ihtisas konusuydu. Onu da Yeşilköy Meteoroloji’deki Mustafa Arınık halletti. Yarı zamanlı bir mimar ofisinde çizimlere yardım ediyormuş, sağ olsun, çizimleri yaptı ve getirdi. Ben de postaladım. Postaladıktan sonra bekleme süresi ve sonra haber geldi, önümüzdeki ay yayınlanmasına karar alınmış. Ben zaten 1980 senesinden beri her ay Bilim ve Teknik Mecmuası almaktaydım. O nedenle kaçırmama imkan yoktu ama size bu arada geçen süreyi hatırlatayım. Nisan 1978-Ocak 1982. Bu yazışmaların süresince benim dedektif gibi çalışmam ve derlemem bu kadar uzun sürmüştü. Yine de sonuçtan memnundum.  Ofiste kimseye bu olaydan bahsetmemişken nihayet bir gün bir vardiya arkadaşım uzaktan seslendi;

“Vaay Servet, Bilim ve Teknik’e yazmışsın, tebrikler.”

https://www.servetbasol.com/Articles/seyrusefer.pdf

Halbuki ben bir değil, birçok arkadaşımın o yazıyı okumuş olmasını beklemekteydim.

 

Sahi, Annex’lerin kapağı ne renktir?

https://www.servetbasol.com/Articles/Ucuyorum/APH-1043.htm

İnanın kimse bana “böyle soru olur mu?” demedi, cevaplayan da çıkmadı.

https://www.servetbasol.com/Articles/Ucuyorum/APH-1116.htm

Demem odur ki, havacı olabilmek için önce okuman gerekli. Havacılık kurallarını öğreneceğin tek yer ICAO yayınlardır ve hep elinin altında olmalıdır. Bundan dolayı yazmış olduğum Hukuk ve Havacılık (1st.ver 120106-2nd.ver 120312) kitabım sırf bu nedenle yararlı oldu okuyanlara sanıyorum.
Tabii solda İngilizce, sağda da Türkçe çevirisinin yer alması ayrı bil kolaylık idi. Okuyanlara tabii.

Şu günlerde ise eskiden bizim çektiğimiz erişim sıkıntıları artık yok. Veri çağında her şey elinin altında.
Bu haftaki yazımı ICAO sitesindeki “bedava” kitaplara ayırdım. Örneğin

International Air Law Treaties için Ingilizce 43 belge mevcut. Doc.7300, Doc.7500, Doc.7620, vs.

Manuals; Doc.9365, Doc.9859, Doc.9944, Doc.9966, Doc.10151, Doc.10088 toplamda 10 belge.

Annexes: Annex-9, Annex-11, Annex-13, Annex-17 dahil olmak üzere toplamda 7 belge.

Safety için 9, Flight Ops için 2, Meteorology için 1, Security and Facilitation için 5, Environmental Protection için 2, toplamda 60 belge.

Meslekten olanların bildiği bir konu bu ama meslekten olmayanlar için bu bilginin yararlı olacağına inanıyorum. Özellikle Sivil Havacılık Yüksek Okullarında ya da Uzay ve Havacılık Fakülteleri’nde ders veren bazı eğitimcilere yararlı olacağına inanıyorum. Sadece onlar için değil, isteyen herkese açık bu bilgilere erişimleri olduğunu bilmeleri bile benim için yeterli. Tek sorun bu belgelerin 6 dilde yazılı olmaları ve Türkçe’nin bu altı dil içerisinde olmaması. Yani yine “Havacılık ancak İngilizce bilenlerin yapabileceği bir dildir” savına geldik. Üstelik liseden mezun olurken ancak 40.000 sözcük kullanarak mezun olmuş olan gençlerimize 60.00-80.000 sözcük öğrenerek mezun olan ve kendi havacılık yasalarını kendileri evrensel boyutta yapabilen o altı dili konuşan ülkeler karşısında çevirinin bile yetmeyeceği durumların çaresizliğini yaşayıp gördükten sonra.

1970’lerde ucuz işçilik ile üretilen tarım ve oyuncak ile kalkınamayacağını gören Tayvan, 1980’lerde ağır sanayi hamlesi ile kalkınmaya karar vermiş, tüm yatırımlarını buna göre düzenlemişti. Eğitimini Meslek Okulları ve devamı olan Yüksek Okul üzerine kurmuş, yarı iletken üzerine yoğunlaşmış (ara sanayi), ARGE yatırımlarını planlamış ve ülke olarak “Asya Kaplanları” arasına girmeyi başarmıştı. 2011’de Dünyanın üçüncü En İyi Yatırımcısı seçilen Tayvan, son 20 yıldır IT teknolojisi üzerine çalışmakta, bu sektörde de dünya pazarında en büyük beşinci üreticidir.

Eğitim ile desteklemez iseniz, üretemezsiniz.

Eğitimi ARGE ile beslemez iseniz, üretiminizi değerlendiremezsiniz.

Eğitimi planlamaz iseniz, ürününüzü pazarlayamazsınız.

Son yazım “Kibir” için yapılan yorumlar, plansızlığın sonucu su üzerine çıkan “eğitilmiş eğitimsizliğin” artık saklanamayacak boyutlara geldiğini işaret etmekte.

Sorunlar günlük değil, gelecek nesiller için çözümlenmeli, günlük kısır politikalar yerine Yeni Nesil Havacılık Profesyonelleri (NGAP) üzerine yoğunlaşmalıdır.

Yeterli bir alt yapı olmadan başarmayı hayal bile edemeyiz.

Bu kadar zeki ve pratik zekaya sahip bir millet için bu kolay bir hamle olacaktır.”

https://www.servetbasol.com/Articles/Ucuyorum/APH-1525.htm

Eskiler demiş zaten ama cahil kitlelerin kolay yönetildiği ve bilimin zor, cehaletin ise çabuk öğrenilişi nedeniyle, bize ancak bu kaldı;

Age quod agis - Do what you do well, pay attention to what you are doing.

www.servetbasol.com

 

Hikaye

Yorumlar

Nerede ~ 3 yıl önce
Asilar nerede?

Yanıtla

Kalan karakter 1000

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000