27 Kasım 2011, Pazar
Erdal GÜLMEZ
Erdal GÜLMEZ [email protected]

İNSAN FAKTÖRÜ / FİZYOLOJİ

Merhaba,
 
Bir önceki yazımda normlar  alt konusu ile  başlamış olduğumuz  insan faktörü kavramını işlemeye bu yazı da fizyoloji ile devam edeceğiz,bununla birlikte ve müsaadenizle geçen yazımda alıntı yaptığım Hürriyet yazarı Sayın İsmet BERKAN’ın yazısının  2. Bölümünü de yer vermek istiyorum, böylece meslektaşların kendi mensuplarını nasıl etkileyebildiklerini ve  normların baskısına rağmen doğru bildiğimizi yapmanın neler kazandırabileceğini teyit edelim.
 
İşte yazının 2. Bölümü ; http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/18998204.asp 
 
“ …..Çok basitçe anlatacak olursak, kendi vücudumuzdan tutun da etrafımızda gördüklerimize kadar bu evrendeki her şey atomlardan oluşuyor.
Nasıl oluyor da o atomlar yanyana geliyor, maddeyi yaratıyor, işte bunu arayan bilime kimya deniyor.
 
İlk olarak 1912 yılında bir Alman fizikçi olan Laue’nin gözlediği moleküller, yani birkaç atomun bir araya gelerek oluşturduğu maddeler üzerine koca bir model geliştirdi zaman içinde fizikçi ve kimyacılar.
 
Burada meselenin özü kristallerdi. Moleküller aralarında boşluk kalmayacak biçimde bir araya geliyordu. Yerlerdeki kare şeklindeki yer döşemelerini veya bir satranç tahtasını ele alın. Her bir kare, dörtlü bir simetriyi temsil eder.
 
Veya eşkenar üçgenleri düşünün. Üçlü simetridir bu da. Ve üçgenlerin bir araya gelmesiyle oluşan şekiller sonsuza kadar tekrar edebilir.
 
Ama asla beşgen olmazdı bu. Daha doğrusu 1982 yılının Nisan ayının bir sabah vaktine kadar öyle düşünülürdü. Altıgen olurdu ama beşgen asla. Çünkü beşgenler yan yana geldiklerinde aralarında boşluklar olurdu ve oluşan biçim kendini tekrar edemezdi.
 
Fakat 1982’de bir yıllığına ABD’de çalışmakta olan İsrailli kimyacı Dan Shechtman o nisan sabahı elektron mikroskobunda alüminyum oksit ve magneyyumoksitlere bakarken gözlerine inanamadı, çünkü gördüğü şekil beşli simetriydi, beşli ve onlu simetri daha doğrusu.
 
Bu buluşunu paylaştığı meslektaşları onunla iki yıl alay ettiler, aralarına almadılar. Çünkü taa 1912’de oluşmuş model beşli simetriyi yasaklıyordu.
 
Nihayet buluşunu kanıtladı Shechtman, makalesini yayınlayabildi. Ve 30 yıl kadar zaman geçtikten sonra da Nobel’ini aldı, kimyada kuralları altüst etmiş, bilinen modele karşı çıkmış, bir tabuyu yıkmıştı…….” 
 
Şimdi fizyoloji ile devam edebiliriz…
 
İnsan Fizyolojisi nüanslar olmakla beraber temel de aynı özellikleri göstermektedir,
 
Hastalıklar ve sair  nedenler ile  kulağımız az duyuyor olabilir ,miyop olabiliriz veya fiziki engelimiz bulunabilir bununla  birlikte  Hepimizin kan dolaşımı,görmesi,duyması , denge sistemi vd  aynı özellikleri gösteririr.
 
İnsan vücudu denen müthiş makinenin çalışma özellikleri halen tam çözülmüş değildir.
 
Bu özellikleri ne kadar iyi bilirsek ve   uçak bakımına, pilotaja ve havacılığın diğer alanlarına etkisini  ne kadar iyi anlarsak o ölçüde kazaları azaltabiliriz.
 
İlk örnek olarak  görme kabiliyetimizi ele alalım, nasıl görürüz ? cisimlere çarpan foton parçacıklarının yansıması ile gözümüzün rodlar bölümünde siyah beyaz ve konlar bölümünde  renkli görüntülerin oluşumu başlar.
 
Işık az ise sadece siyah beyaz ışık yeterli ise renkleri de görürürüz,peki hiç ışık yoksa ?
 
Hiç ışık yoksa hiçbirşey göremeyiz….  evet göremeyiz.
 
İşte.. insan faktörü, adımız , ünvanımız , cinsiyetimiz hiçbirşey fark etmez ;  az ışık:  siyah beyaz flu görüntü ,iyi ışık: renkli net görüntü , ışık yok: görüntü yok.
Bu konu havacılığı nasıl etkiler ?
 
Mesela , Uçak bakımı yapılan hangarda aydınlatma iyi değilse görmesi zayıflayan  teknisyen için hata potansiyeli demektir.
 
Bir başka örnek , yetişkin bir insanda ortalama 6 litre kan bulunur,kalp tarafından  vücutta dolaşımı saglanan kanımızı  bilinçli olarak kontrol edemeyiz…
 
İsterseniz kalbinize “işaret parmağıma kan gönderme “ deyin bakalım sizi dinleyecek mi ?
 
Hayır kalbimiz bizi dinlemez , parmagımıza kan göndermeye devam eder.
 
İnsan hayatı insanın kendi aklına emanet edilemeyecek kadar kıymetli olduğundan bizi yaratan,  hayati özellikleri bizim irademize bırakmamıştır.
 
Soguk bir ortamda yarım saat kadar beklediğinizde parmak uçlarınızın  hassasiyetinin azaldığını hissedersiniz , ne olmuştur da parmak uçlarınızın hassasiyeti azalmıştır?
 
Bizi dinlemeyip parmak uçlarına kan gönderen kalp ,soguk hava şartlarında hayatımızı korumak için parmak uçlarından başlayarak kanı  çeker ve iç organlarda toplar böylece  vücut sıcaklığını muhafaza ederek hayatımızı korur.
 
Bu konudan havacılık için çıkarılacak ders var mı ?  vardır  hemde çok….
 
Çalışma  ortamı yeterli şekilde ısıtılmayan çalışanın el melekesi zayıflar , hatalı iş için potansiyel oluşur.
 
 “n” sayıda örnek yazmak mümkün …
 
Yazıyı uzatmamak için bu kadarıyla yetinip  insan faktörlerine dikkat  diyorum…
 
Kendimiz, ekip arkadaşımız , personelimiz  vb için ; uykusuzluk,alkol , kronik yorgunluk  gibi   insan faktörlerine dikkat edip ,  hata ve  dolayısıyla kaza ihtimalini artırabilecek  durumlardan kaçınmamız son derece önemlidir.
 
İnsan faktörleri konusunda, çalışana,işverene,imalatçıya… ve sivil havacılık otoritelerine  düşen görevler var her paydaşın kendi alanında dikkati  uçuş emniyet zincirini sağlamlaştıracaktır.
 
Kazasız günler temennilerimle…
 
Saygılarımla.
Erdal GÜLMEZ
İNSAN FAKTÖRÜ / FİZYOLOJİ

Yorumlar

Misafir ~ 12 yıl önce
fener tuttur birine abicim.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Misafir ~ 12 yıl önce
kapalı yerde bulunan kablonun rengini parmak ucu ile nasıl göreceğiz , boeing bahri.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Misafir ~ 12 yıl önce
Sanırım TR'de en büyük sorunlardan birisi kronik yorgunluktur.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Misafir ~ 12 yıl önce
bir uçak teknisyenin gözü parmağının ucudur bu gözede ışık gerekmez.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Misafir ~ 12 yıl önce
tesbitler isabetli

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Misafir ~ 12 yıl önce
ilk okuduğunuzda acaba nereye gidiyor bu yazı derken Erdal Bey'in yine kıvrak zekası ve çok boyutlu ifadeleriyle bağlantıları kurmuş. Valla bravo..

Yanıtla

Kalan karakter 1000

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000