20 Ocak 2020, Pazartesi
Çetin ÖZBEY
Çetin ÖZBEY [email protected]
  • Teskilat olarak herzaman fikirlerimizi beyan eder havacilik a isik tutariz
  • Devlet baskısı olan bir ülkede fikren veya ilmen bir gelişim olmaz. Olsa dahi 10 yıl gelişir ve duraklama ardından çöküş başlar. 1. Dünya savaşının dinamikleri Osmanlı'yı T.C. yapmıştır. Yeni kurulan Cumhuriyet'in altyapısı olmayınca 10 sene harikalar yaratmış fakat bu performansı hemen kaybetmiştir. Ülkeyi idare eden seçilmişler yolsuzlukları ayyuka çıkmasın diye tek lâf edeni içeri atar olmuşlardır. Bu tip ortamda üretim olmaz. Seçilmişler ne isterse o olur. Fikir beyan edemezsiniz zaten fikrinizi soran da olmaz. Hak, hukuk, adalet de gittiyse fikriniz olsa neye yarar. Diyelim ki Aids'e çare buldunuz, bunu bu ülkede açıklar mısınız? Açıklarsanız başınıza gelmedik kalmaz. Bakın bir Türk Nobel Ödülü aldı ve Türk olduğunu unutmamış ki koşa koşa ülkesine geldi. Başladılar başına çorap örmeye ve adam arazi oldu! Arazi! ismini tekrar duyan, kendinden haber alan var mı?
  • Aksi görüşte amerikadakine işi bağlayıp doğru Silivri diyorlar :) Bende kaparım gözümü yaparım işimi
  • Baştaki “ Birtaraf olmayanlar bertaraf olacak” deyince vede bunlar bertaraf olunca mecbur herkes susuyor korkudan konuşamıyor
  • İnsanlar kuldan korktukları kadar Allah’tan korksalardı bugün bu durumda olmazdık.Sözüm ona yüzde 90 müslüman bir ülkedeyiz
  • Karikatürler de bile "Türkler uzaya çıksa şu şekilde yaparlardı "konulu yapılmış ucuz espiriler sizin de dediğiniz gibi eziklikten mütevellit. Gençlerimizdeki biz basaramyiz algısı yıkmak lazım.Kendimizi beğenelim demiyorum ama amacı rant olmayan projeleri tamamlayarak özgüven aşilayalim
  • thy teknik Engelli ellerinden ve ayaklarından hasta son 3 senede hastalanan 19 yaşında işe thy de başlamış calışanını performanstan kıdem tazminatı daha az ödemek için aralık ayında 39 yaşında işten attı
  • Yazınıza baştan sona katılıyorum. Tecrübelerime göre ise, kendi fikrini beyan edenler, bizim toplumumuzda büyük bir yıldırma ile karşılaşıyorlar. Yeterince olgunluk sahibiyseniz, bu ezme ve yıldırma politikasının altında derin bir haset yattığını anlayabilirsiniz. Karşı karşıya kaldığınız bir diğer unsur ise, fikirlerinizin çalınmasıdır. Buna da Nikola Tesla'nın şu sözü en iyi cevap olur kanımca: "Üzücü olan fikirlerimi çalmanız değil, kendi fikirlerinizin olmamasıdır!" Saygılarımla.

Siz de Kendi Görüşünüzü İfade Etmekten Korkuyor musunuz?


 

Siz de Kendi Görüşünüzü İfade Etmekten Korkuyor musunuz?

Kişisel olarak benim başlıktaki soruya vereceğim cevap. Evet, kesinlikle evettir. Son zamanlarda sosyal medyadaki bazı paylaşımlara insanların yaklaşımı bunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Değil paylaşımı beğenmek ve bunu belirginleştirmek, okumak bile istemiyor insanlar. Eminim ki paylaşımı okuyanların isimleri de sistemde görünse bu günkü ilginin yarısını bile bulabilmek mümkün olmayacak. Evet; insanlar çekiniyor. Afrikalı birinin sözünü hatırladım. “ İfade özgürlüğü var ama ifade ettikten sonrasını garanti edemem “ Bazı işyerleri dışında Allahtan bu durumu yaşamıyoruz. Ama yine de insanlarda korku var.

Bu konuda bir yazı yazmayı düşündüğüm sırada, yazılarını eskiden beri beğenerek okuduğum Sn. Temel Aksoy’un ( yazımın başlığı kendilerine aittir ) eski bir yazısı geldi aklıma. Kullanmadığım eski bilgisayarımı çıkartıp hayli aradım.  Yazıyı hayli önce kaydetmiştim. Ve de zorda olsa buldum. Dervişin aklı başına sonradan gelirmiş derler ya. Yapacak bir şey yok. İnternetteki Temel Beyin yazı arşivine girince bu yazı hemen karşıma geldi. Her ne ise bu arayıştan hayli karlı çıktığını söylemeliyim zira birçok yazı ve faydalı olabilecek notlar buldum eski bilgisayarımda.

Temel Aksoy’un yönetimsel konulara olan yaklaşımına büyük saygı duyarım. Paris Nanterre Üniversitesi’nde ekonomi okuduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesinde ekonomi master’ı yapan Aksoy 1980’li yılların en önemli şirketi olan PİAR’da araştırmacı olarak işe başlamıştı. Üç sene sonra PİAR’da Genel Müdür ve ortak oldu. Şimdilerde Marka Danışmanlığı yapıyor.  Bu hafta için hazırladığım yazımı zorunlu olarak kenara aldım. Ve sizlerle Temel Aksoy beyin bu yazısını paylaşmamın daha akılcı olacağını değerlendirdim. Umarım faydalı olur.

“ Sizce bizim toplum olarak özgüvenimiz yeterince sağlam mı? Kendimize karşı dürüst olmamız gerekirse özgüven eksikliğimiz en çok yabancılarla karşılaştığımız zaman ortaya çıkar. Sanatta, sporda ya da üretim kalitesinde birçoğumuz, yabancıların ve özellikle Batılıların bizden daha iyi olduğuna inanır. Birçok alanda yabancı hayranlığımız bu eksiklik hissimizden kaynaklanır. Türkiye’de marka isimlerini İngilizce koyma alışkanlığımız da bu nedenledir.

Batılıları kendimizden üstün görmeye başlamamız, Tanzimat Dönemi’ne dayanır. Fransız gibi olma anlamına gelen “Alafranga” ve Türk gibi olma anlamına gelen “Alaturka” terimleri, günlük dilimize Tanzimat döneminde girmiştir.

62 ülkede, 9 temel değişken incelenerek ülkelerin kültürlerini kıyaslayan araştırmaya göre (Globe Research Project) Türkiye, kendi fikrini ifade etme (assertiveness) açısından en son sıralardadır. Biz toplum olarak, kendimize ait fikirlere sahip olmaktansa, karşımızdakiyle uyum içinde olmayı tercih ederiz. Farklı bir fikirde olmak, bizim toplumumuzda, insanın karşısındakiyle “ters düşmesi” olarak algılanır; bunun düşüncesi bile bizi huzursuz etmeye yeter.

Oysa bazı toplumlarda insanlar, başkalarının düşünceleri ne olursa olsun kendi fikirlerini hiç zorlanmadan ifade etme alışkanlığına sahiptirler. O toplumlarda bir insanın kendi düşüncelerini ifade etmesi, karşısındakinin düşüncesini kabul etmemesi saygısızlık ya da küstahlık olarak addedilmez. Aksine, o toplumlarda insanın,  daha küçük yaştan itibaren kendi fikrini savunması, yüceltilen bir davranıştır.

Bizde ise tam tersidir: Bir insanın düşüncesine karşı çıkmak o insanın kendisine karşı gelmek gibi anlaşılır. Bizde söylenen her söz neredeyse karşı tarafın kendi kişiliğine söylenmiş bir söz olur. Bizde makbul olan, bir insanın kendi fikirlerine sahip olması değil, grupla uyum içinde olmasıdır.

Bir insanla farklı düşünmek o insanla zıtlaşmak anlamına geldiği için bizim gibi toplumlar hemen kutuplaşır. Her meselede kamplara bölünür. Farklı bir fikre sahip olmak, karşı tarafta durmak olarak algılanır. Böyle olunca da fikirleri tartışmak yerine kimin hangi gruba ait olduğu, önem kazanır. Bu tutum, zamanla insanları fikirlerden uzaklaştırır ve ait olunan grup, cemaat ve partiler ön plana çıkar.

Sosyal psikologlar kendi görüşünü ifade etmenin (assertiveness), daha çok Kuzey Amerika ve Kuzey Avrupa’ya ait kültürel bir davranış olduğunu öne sürerler. Doğu toplumlarında, bireysellik de insanın kendi fikrini ifade etmesi de (özgüven) yüceltilen bir kavram değildir.

Özgüveni yücelten toplumlar rekabeti ve ilerlemeyi de yüceltir. Bu toplumlarda hakim olan inanış, çaba gösterenin, çalışanın kazanacağıdır. Dolayısıyla toplumsal olarak öğütlenen davranış, insanların kendilerine güvenip mücadele etmeleridir.

Özgüveni düşük olan toplumlarda insanlar, tek başlarına başarılı olamayacaklarını varsaydıkları için, içinde bulundukları topluluğa bel bağlarlar. Hâkim olan inanış, arkası sağlam olanın kazanacağıdır. Güçlü kişilere yakın olma isteği buradan kaynaklanır. Bu toplumlarda bir insanın güçlü olanlara yakınlığı, onun başarılı olma ihtimalini yükseltir.  Bu toplumlarda insanlar, başarmanın yolunun lidere, yöneticiye, güçlü olana güvenmekten geçtiğini bilirler.

Bu toplumlarda doğrunun ve yanlışın; iyinin ve kötünün ne olduğunu söyleyen “bir bilen” vardır. İnsanlar kendi düşüncelerinden çok güçlü olanın düşüncesine değer verirler. Bizim toplumumuzda doğrular, insanların kendi değerlendirmelerine göre değil, liderin ve grubun inanışlarına göre şekillenir.

Kendi fikrini özgürce ifade etmekte zorlanan toplumlarda insanlar nerede konuşup nerede susacaklarını; nerede ön plana çıkıp nerede kendilerini unutturacaklarını daha çocuk yaşta öğrenmeye başlarlar. Bu, onlar için bir hayatta kalma stratejisidir.

Bizim toplumumuz işbirliğini ve ilişkileri yüceltir. Bu nedenle bizde bir insanın nüfuzlu tanıdıklarının olması, hayati öneme sahiptir. Çünkü sokaktaki insan, ancak bu tanıdıklar sayesinde hak ettiğini elde edeceğine inanır. Özgüveni düşük olan toplumlarda, esas olan güçlü olan insanlarla uyum içinde olmaktır. Toplumsal hiyerarşi yani kimin kimden daha üst sırada olduğu çok önem arz eder çünkü sonucu belirleyen bu hiyerarşidir. Haksızlığa uğramamak için nasıl nüfuzlu tanıdıklara ihtiyaç varsa toplumda bir yerlere gelmek ve başarılı olmak için de bu ilişkilere ihtiyaç vardır.

Psikologlar özgüvenin doğuştan değil; çocukluktan itibaren kazanılan bir özellik olduğunu söylerler. Alfred Adler hayatta karşılaştığımız her başarı veya başarısızlığın özgüvenimizi etkilediğinin altını çizer. Hepimiz hayatımızda karşılaştığımız zorluklarla nasıl baş ettiğimize göre özgüven kazanır veya kaybederiz.

Bir toplumun kendi içinde farklılıkları doğal kabul etmesi de bir özgüven konusudur. Bir toplumda insanların birbirlerinden farklı renklere, farklı kökenlere, farklı mezheplere sahip olması ne kadar normal karşılanırsa, o toplumun bireyleri de o kadar özgüvenlidir demektir.

Aksine toplum, bu farklılıkları ne kadar bastırır, ne kadar yok sayarsa toplumda riya o kadar yükselir. İnsanlar baskı karşısında hem kim olduklarını hem de gerçek düşüncelerini gizlerler. Kendilerine görüşleri sorulduğu zaman gerçek düşüncelerini değil, duyulması arzu edileni söylerler. Bu davranışların alışkanlığa ve kemikleşerek kültürün bir parçası haline gelmesi toplumu, içi başka dışı başka bir toplum yapar. Bizim toplumumuz, özellikle devletle veya güçlü olanla ilişkiye girdiği zaman insanın kendi düşüncesini ifade etmektense kendisinden beklenen düşünce ve tutumu sergilemesini anne babadan öğrenmiş, kültürel bir miras olarak edinmiş bir toplumdur.  Bizim toplumuzda bu tutum içinde olmak, riski en aza indiren,  en güvenli yoldur.

Peki, tanımadığınız ortamlarda, siz de kendi görüşünüzü ifade etmekten korkuyor musunuz?”

Siz de Kendi Görüşünüzü İfade Etmekten Korkuyor musunuz?

Yorumlar

Arff ~ 4 yıl önce
Teskilat olarak herzaman fikirlerimizi beyan eder havacilik a isik tutariz

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Devlet baskısı ~ 4 yıl önce
Devlet baskısı olan bir ülkede fikren veya ilmen bir gelişim olmaz. Olsa dahi 10 yıl gelişir ve duraklama ardından çöküş başlar. 1. Dünya savaşının dinamikleri Osmanlı'yı T.C. yapmıştır. Yeni kurulan Cumhuriyet'in altyapısı olmayınca 10 sene harikalar yaratmış fakat bu performansı hemen kaybetmiştir. Ülkeyi idare eden seçilmişler yolsuzlukları ayyuka çıkmasın diye tek lâf edeni içeri atar olmuşlardır. Bu tip ortamda üretim olmaz. Seçilmişler ne isterse o olur. Fikir beyan edemezsiniz zaten fikrinizi soran da olmaz. Hak, hukuk, adalet de gittiyse fikriniz olsa neye yarar. Diyelim ki Aids'e çare buldunuz, bunu bu ülkede açıklar mısınız? Açıklarsanız başınıza gelmedik kalmaz. Bakın bir Türk Nobel Ödülü aldı ve Türk olduğunu unutmamış ki koşa koşa ülkesine geldi. Başladılar başına çorap örmeye ve adam arazi oldu! Arazi! ismini tekrar duyan, kendinden haber alan var mı?

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Aksi görüş :) ~ 4 yıl önce
Aksi görüşte amerikadakine işi bağlayıp doğru Silivri diyorlar :) Bende kaparım gözümü yaparım işimi

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Bertaraf ~ 4 yıl önce
Baştaki “ Birtaraf olmayanlar bertaraf olacak” deyince vede bunlar bertaraf olunca mecbur herkes susuyor korkudan konuşamıyor

Yanıtla

Kalan karakter 1000
? ~ 4 yıl önce
İnsanlar kuldan korktukları kadar Allah’tan korksalardı bugün bu durumda olmazdık.Sözüm ona yüzde 90 müslüman bir ülkedeyiz

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Ozguven ~ 4 yıl önce
Karikatürler de bile "Türkler uzaya çıksa şu şekilde yaparlardı "konulu yapılmış ucuz espiriler sizin de dediğiniz gibi eziklikten mütevellit. Gençlerimizdeki biz basaramyiz algısı yıkmak lazım.Kendimizi beğenelim demiyorum ama amacı rant olmayan projeleri tamamlayarak özgüven aşilayalim

Yanıtla

Kalan karakter 1000
zalimsiniz ~ 4 yıl önce
thy teknik Engelli ellerinden ve ayaklarından hasta son 3 senede hastalanan 19 yaşında işe thy de başlamış calışanını performanstan kıdem tazminatı daha az ödemek için aralık ayında 39 yaşında işten attı

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Sn. Çetin Bey ~ 4 yıl önce
Yazınıza baştan sona katılıyorum. Tecrübelerime göre ise, kendi fikrini beyan edenler, bizim toplumumuzda büyük bir yıldırma ile karşılaşıyorlar. Yeterince olgunluk sahibiyseniz, bu ezme ve yıldırma politikasının altında derin bir haset yattığını anlayabilirsiniz. Karşı karşıya kaldığınız bir diğer unsur ise, fikirlerinizin çalınmasıdır. Buna da Nikola Tesla'nın şu sözü en iyi cevap olur kanımca: "Üzücü olan fikirlerimi çalmanız değil, kendi fikirlerinizin olmamasıdır!" Saygılarımla.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
CVP SN.ÇETİN ~ 4 yıl önce
KATILIMINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER. YAZIDA DA BELİRTTİĞİM GİBİ YAZI SN TEMEL AKSOY'UN ESKİ BİR YAZISI.
Onurair Khb ~ 4 yıl önce
Yıldırma ve baskı ile herşeyi ekiplere yaptırma yönünde önüne kimse geçemiyor... Doğruları söyleyen, Khb başkanlığı içerisinde olan kişileri de verimsizlik, performans düşüklüğü gibi saçma ve elde veri bile olmayan gerçek dışı olaylarla iş çıkışı vererek, korkuları yönetip, koltuklarını koruyorlar... Mobbing heryerde var fakat doğruları görmek istemeyip, hakkını savunma yoluna gidildiğinde hemen performans düşüklüğü bahanesiyle iş çıkışı verilen birçok çalışanımınız var... Bu da çalışanların ne kadar kendine güvensiz olduğunu ortaya koymakta, sonuç olarak doğruları konuşamayan, acınacak hal durum içerisinde olan bir sürü emekçi. Hakkını aradığın ve diğer kişilerin hakkını savunduğun için işten çıkarılan kişilerde işsizlikle başbaşa kalıyor.

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000