Türk Hava Yolları'nın kargo taşımacılığını bir alt marka altında ayrı bir tüzel kişilik olarak yönetmek üzere “THY Hava Kargo Taşımacılığı Anonim Şirketi”ni kurduğunu biliyoruz. Tıpkı THY Teknik A.Ş gibi, Türk Hava Yolları'nın yüzde 100 iştiraki şeklinde kurulan şirket, kısmi bölünme şeklinde ayrı bir şirket statüsüne erişmişti.
2010 yılında ilk kez fabrika çıkışlı Airbus 330-300F tipi uçağı sipariş ederek kargo konusunda yatırımlarını artırmaya başlayan Türk Hava Yolları, zaman içerisinde sadece kargo uçağı sayısını 25'e kadar çıkardı.
Kargodaki büyümeye paralel olarak operasyon yoğunluğunun artması sonucu 2016 yılında THY bünyesinde genel müdür yardımcılığı pozisyonu açıldı ve o koltuğa da lojistik sektörünün deneyimli ismi Turhan Özen atandı. Hakkını teslim etmek gerekir ki Turhan Özen döneminde Turkish Cargo, yüzde 25 büyüme kaydetti ve yıllık geliri 3 milyar dolara kadar dayandı. Tabi bu başarıda 2016 yılı öncesinde atılan adımların ve pandemide kargo talebinin artmış olmasının etkisini de inkar etmemek gerekir. Bu açıdan, kargodaki başarıyı tek bir kişinin başarısı olarak nitelemek doğru olmaz. Kaldı ki, özellikle son dönemde THY kargo dışında, Türk hava kargo şirketleri de dahil, tüm kargo şirketleri olağanüstü büyüdü.
Kargonun, THY çatısı altında başarılı işler çıkarmasına rağmen THY Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı, yolcu taşımacılığı ile farklı dinamiklere ve rekabet yapısına sahip olan kargo taşımacılığının ayrı bir şirket olarak devam etmesi gerektiğine inanıyor, THY'nin stratejik kararları yolcu taşımacılığına yönelik almasından dolayı, kargonun ikinci planda tutulduğunu düşünüyordu. Bu kararında en büyük destekçisi de mevcut Kargo Genel Müdür Yardımcısı Turhan Özen'di...
THY üst yönetimi pandemi döneminde performansı üst seviyeye çıkan kargo operasyonu ile ilgili yasal gereklilikleri yerine getirirken ayrılığın nasıl gerçekleşeceğine, borçlardan alacaklara, aktif ve pasiflerin kargoya devrine kadar bütün detaylar sözleşme ile bir çerçeve içerisine alındı.
Ancak bütün bu hazırlık süreci sırasında, fikir ayrılıkları ve motivasyon kaybı ile birlikte “pozisyon kapma” kavgaları da ortaya çıktı. Genel olarak hem üst düzey yöneticiler arasında hem de alt kademelerde kargonun geleceğinin ne olacağına dair meraklı beklenti devam ederken koltuk savaşları da, böylesine kritik ve yoğun bir dönemde işe odaklanmayı düşüren ve motivasyon kıran nedenlerden biriydi.
İçeride, kargonun ayrılması fikri ile birlikte ortaya çıkan taht kavgaları ve bir nevi soğuk savaş, yeni şirketin geleceğini uzaktan takip eden diğer bazı çalışanlar için de, “ Ne gerek vardı bütün bunlara?” sorusunu sordurtuyordu.
Pandemi ile birlikte yıldızı parlayan bir bölümün, böylesine kritik bir dönemde kayıkçı kavgasına kurban edilmesi endişesi, şirketin geleceğini düşünenler arasında öfkeye ve biraz da tedirginliğe neden oluyordu. THY yönetimi, ısrarla ve inatla, “Dere geçerken at değiştirmeyi” kafasına koymuştu. Zaman içerisinde bu fikrin sahibi ve birinci uygulayıcısı İlker Aycı, yalnız kaldı.
Şirketin kuruluşu ve sonrasındaki kısa sürede yapılan bazı kritik hamleler, başarılı olması muhtemel bir projeye karşı güveni de kırmıştı.
Daha en başında çok yüksek ücretler karşılığı ve üstelik havacılık ile uzaktan yakından alakası olmayan kişi ve kurumlardan danışmanlık hizmeti alınması, zaten işe konsantrasyon konusunda sıkıntı yaşayan çalışanlar arasında huzursuzluğa neden oldu. Bir taraftan yeni koltuk ve ünvanlar peşinde koşanlar, bir taraftan “bal tutan parmağını yalar” misali kesesini doldurma gayretine girenler...
Pandemi dolayısıyla, çalışanların maaşlarının bir kısmından feragat etmek zorunda olduğu bir dönemde THY Kargo şirketinin ilk genel müdürü ve yönetim kurulu üyesi olan Turhan Özen'in, THY genel müdür yardımcılığı görevinde aldığı maaşın üç dört katı maaş istemesi, fısıltı gazetesi aracılığıyla dilden dile dolaştı ve çalışanlar arasında bütün bunlar müthiş rahatsızlığı da beraberinde getirdi.
Neticede bu proje, THY'den ayrılmasını yanlış bulsam da, kişisel hesaplara, koltuk ve ünvan savaşlarına yenildi. En başta da İlker Aycı'nın kişisel istikbal hedefine yenildi.
Yukarıdan gelen talimatla, “ Bu işi şimdilik askıya alın” denildi. Bu talimata gerekçe olarak İlker Aycı'nın projede yalnızlaştırılması ve projenin başarısına yönelik inancın yok olmasıydı.
Nasıl ki Anadolujet projesi o günkü Yönetim Kurulu Başkanı Candan Karlıtekin'in bir eseri ise kargonun ayrılması da İlker Aycı için bir kariyer projesi olacaktı, Ama olmadı... THY yönetim kurulu başkanının kargonun ayrılması projesini sorunsuz şekilde hayata geçiremiyor olması, artık gücünü yitirdiğini de gösteriyor. Eğer söylenildiği gibi bu projenin yürütülmesi işi THY Kargo şirketinin yönetim kurulu üyesi Arda Ermut'un başında bulunduğu Varlık Fonu'na verildiyse, Aycı'nın kum saati de yavaş yavaş çalışmaya başlamış görünüyor.
Facebook Yorum