'Türk Hava Yolları'na hakkımı helal etmiyorum'... Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın bu sözlerinin, basit bir rötar eleştirisi olduğunu herhalde kimse düşünmüyordur?
Açıkçası AKP hükümeti döneminde ilk kez Türk Hava Yolları'nın kamuoyu önünde, üstelik bir bakan tarafından linç edildiğini görüyorum. Hem de, laf arasında ya da şakayla karışık değil, üstüne bastıra bastıra, öfkelenerek... Bakanın konuştuğu yer öyle birkaç işadamıyla, eşiyle dostuyla sohbet ettiği bir ortam da değil. MÜSİAD genel merkezinde ekonomi gazetecilerinin ödül töreninde, yani onlarca gazetecinin önünde vuku buluyor bu olay!
Bakan Çağlayan'ın, rötarlı inişten sonra havaalanından ayrılmasının üzerinden epey zaman geçmiş olmasına rağmen açıklaması sırasındaki gergin yüz ifadesi ve sinirli tavrı, bir hesaplaşma içgüdüsü ile hareket ettiğinin kanıtı gibi.
Peki Bakan Çağlayan, neden bir telefonla ulaşabileceği Hamdi Topçu ya da Temel Kotil'e sıkıntısını anlatmadı da, THY'yi medya önünde linçe kalkıştı?
Ya da şöyle söyleyelim... Bayram değil seyran değil Bakan THY'yi neden öptü?
Öncelikle şu bilgiden emin olduğumuzu aktaralım. Bakan Çağlayan, uçaktan iner inmez rötarın sebebinin lodos olduğu konusunda görevliler tarafından bilgilendirildi. Yakın geçmişe kadar lodosun Atatürk Havalimanı'nda nasıl sonuçlar doğurduğunu bildiğini düşündüğüm Çağlayan, bu bilgiden sonra lodoslu havalarda yaşanan rötarlardan THY'nin ya da herhangi bir havayolunun sorumlu olamayacağını biliyor olmalıdır. Ancak buna rağmen, THY'yi eleştirirken lodos konusuna hiç değinmeden, doğrudan THY'ye yüklenmesi, sanki rötarın sorumlusu lodos değil de THY gibi yansıtması, amacın aslında üzüm yemek değil de bağcıyı dövmek olduğunu açıkça göstermiyor mu?
E peki Bakan Çağlayan, bağcıyı neden dövsün, hem o bağcı kim?
Bu noktada bu sorunun cevabını bulabilmek için bir kaç hafta geriye gitmekte fayda var. THY'de Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu ile Genel Müdür Temel Kotil arasındaki kriz henüz unutulmuş değil. Grev sebebiyle kriz, şimdilik buzdolabında... THY'deki tepe yöneticilerin hükümet inisiyatifiyle o görevlere getirildiğine göre hükümet içinde Topçu'cu veya Kotil'ci olarak bölünmenin olması da kaçınılmazdır. Şu anda THY'de, dışarıdan da açıkça görüldüğü gibi bütün inisiyatif Hamdi Topçu'nun elinde ve grev sürecinde ön plana çıkan da sadece o. Burada bir parantez açmak lazım.
Eğer grev başarılı olursa geçen hafta da değindiğim gibi Topçu'nun işi hayli zorlaşacakken, Kotil'in eli 'grevi ben istemedim' diyeceği için güçlenecekti. Görünen tabloda, işler tam da Topçu'nun istediği gibi gidiyor. Ve hatta Topçu'nun beklentilerinin de ötesinde THY yönetimi için 'Körün istediği bir göz Allah verdi iki göz' durumu söz konusu.. Çünkü, büyük bir sürpriz olmazsa hem grev başarısızlığa doğru gidiyor, hem de çalışanların gelecekleri açısından istemesek de, sendika neredeyse devre dışı bırakılmış durumda... Yani Topçu şu durumda hükümetin gözünde bir numara...
Hal böyleyken acaba Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Kotil karşısında güçlenen Topçu'yu yıpratmak için THY üzerinden aslında Topçu'yu vurmak istemiş olabilir mi? Kesinlikli olasılıklar arasında bu senaryo da var. Başından beri THY yönetiminin dengeler üzerine kurulduğu fikrinden yola çıkarsak, bazı dinamiklerin bu dönemde harekete geçeceği, her iki kanadında kolay kolay pes etmeyeceği aşikar... Ancak, bir kaç yıl evvel ABD'deki bir konuşması sırasında, 'Temel bey Houston'a sefer istiyorum' diyerek THY üzerinden prim yapan bir bakanın, lodosa bağlı rötar üzerinden THY'yi vurmasına sebebi ne olursa olsun bir anlam veremiyorum...
Facebook Yorum