22 Ocak 2024, Pazartesi
Bilal YILDIZ
Bilal YILDIZ [email protected]

DİKLENMEDEN DİK DURMAK

Değerli okurlarım, geçen haftaki yazıma gelen daha fazla sayıda olumlu tepkinin yanı sıra, şahsıma dönük menfi yorumlar içeren tepkiler de aldım. Bunlardan bir tanesi 20 yıl önceki (2003) somut bir olaya atıf yaparak, doğrudan bana yöneltilmiş haksız ve mesnetsiz bir eleştiri içeriyordu. “Dik durmakmış” rumuzlu bu yorumda:

“Selçuk Kaplan olayını hatırla ve başkalarını suçlamadan önce kendini sorgula. O beğenmediğin, iktidar sana da şans tanıdı. O zaman diklenmeyip görevini yapmış olsaydın, daha sonra olanları yaşamak zorunda kalmazdın.” Diyordu.

Yirmi yıl önce basına da yansıyan bu olayı birinci elden anlatmaya geçmeden önce, bu yorumcunun “İktidar sana da şans tanıdı ama, değerlendiremedin dediği yerden yazıma başlayayım.

Hafızam beni yanıltmıyorsa, sene 2003 ortalarıydı. Mevcut iktidarın atadığı yönetim THY de işbaşı yaparak, giyotini kurmuş; bir yandan ünvanlı personeli süratle görevden alıp istifaya zorluyor, söz dinlemeyeni işten atıyordu. Diğer yandan, ellerine verilen listelere göre toplu işe alımlar yapıp; hiç iş tecrübesi olmayanları bile 2-3 aylık şirketi tanıma oryantasyonundan sonra, görevden aldıklarının yerine atıyorlardı.

Teftiş Kurulu’na ise her nasılsa gerçek bir profesyonel getirmişlerdi. Meslekten müfettiş ve çok tecrübeli biriydi. Aynı zamanda, Petkim’in de yönetim kurulu başkanıydı ve bu yüzden THY teftiş Kurulu Başkanlığı görevini de kabul etmiş olmasını ben ve arkadaşlarım yadırgamıştık.

Çok geçmeden, bu düşüncemizin yersiz olmadığını gördük. Hepi topu 2 ay sonra, “arkadaşlar bana müsade” dedi ve gitti. O tarihte THY YKB ve Genel Müdürü Abdurrahman Gündoğdu’nun, “yerinize içeriden birini tavsiye eder misiniz?” sorusu üzerine beni tavsiye etmiş. Bunu bizzat Gündoğdu söylemişti bana.

Yorumcunun dediği gibi bana bir şans verdiler. Teftiş Kurulu Başkanlığı görevine vekaleten atanmıştım. Yaklaşık 3,5 ay sürdü bu vekalet görevi. Önceki başkanı 2 ayda görevi bırakmaya sevk edenler, bana 3,5 ay tahammül edebilmişlerdi.

Çünkü mevcut yönetimin öncelikli amacı ve hedefi, herne şekilde olursa olsun, “devr-i sabık” yaratmaktı. Bu hedef doğrultusunda, hiç bir kural ve usül tanımıyorlardı.  Bu nedenle Gündoğdu’ya, verdiği her talimatın uygulanmasının, bir yolu-yordamı, yasası, hatta adabı olduğunu izah etmek zorunda kalıyordum.

Sonuç olarak, vekalet görevini tevdi ederken benden beklentisini açıkladığı konuşmasında, “bir süre böyle çalışalım, sizi bir süre tanıyalım, sonra asaleten de atamanızı yaparız” diyen Gündoğdu, beni tanıdıkça hayal kırıklığına uğramaya başlamıştı. Selçuk Kaplan olayı, bana tahammül edebildikleri son olay oldu.

Yaklaşık 3.5 ay süren vekalet görevini benden aldılar. Yerime, onlarla istedikleri gibi çalışma sözü veren, yine içeriden birini atadılar. Yaklaşık 3,5 yıl süren hizmeti neticesinde bu arkadaşı ise görevden almakla yetinmediler, tenzil-i rutbe yapılarak verilen görevi kabul etmediği için, işten de attılar.

Çünkü, devri sabık yaparak kötüleyecekleri bir eski kalmamıştı. Kendi dönemlerini denetleyecek halleri de yoktu. Teftiş konulu yazımı okuyanlar, THY Teftiş Kurulunun, bu süreçte nasıl bir arpalığa dönüştürüldüğünü hatırlayacaklardır.

Şimdi Selçuk Kaplan olayında gerçekte ne olmuştu? Onu anlatalım.

Selçuk Kaplan, Ankara Esenboğa Havaalanı'nda çalışan bir satış trafik memuruydu. Kendisinin işten atılmasıyla neticelenen hadise, 30 Ağustos 2003 tarihinde annesine refakat eden Ömer Çelik'ten, annesinin 16 kilo tutan fazla bagaj ücretini ödemesini talep etmesiyle başlamıştı.

Ömer Çelik, bir yandan fazla bagaj parasını ödemeye hazırlanırken, diğer yandan, milletvekili olduğunu açıklayarak, bu parayı ödememesi gerektiğini belirtmiş. Selçuk Kaplan’ ın, kurallar gereği fazla bagaj ücretini milletvekili de olsa, ödemesi gerektiğini belirtmesi üzerine; “Ben VIP salonundan geçsem bu parayı ödemezdim. diye cevap vermiş.

Personelin,” Sizin milletvekili olarak bir farkınız yok, oradan da geçseydiniz bu parayı ödemek zorundasınız. Orada olsaydım, ben yine aynı işlemi yapardım.” cevabına sinirlenen Çelik, ağır konuşmuş ve hemen dönemin THY Genel Müdürü Abdurrahman Gündoğdu’yu telefonla arayarak, sinirli bir şekilde, personeli şikâyet etmiş.

Abdurrahman Gündoğdu, derhal Teftiş Kurulu Başkan vekilini, yani beni arayıp; "Bilal Bey, Ankara İstasyonda bir dangalak varmış! onu hemen işten atalım." diye talimat verdiğnde, “dosyası gelsin bakalım” cevabını vermiştim. Alel acele alınan onay ve düzenlenen dosya başkanlğımıza gönderilir gönderilmez, iki başmüfettiş görevlendirip, Ankara’ya gönderdim.

Selçuk Kaplan, “milletvekiline hakaret etmekle” suçlanmaktaydı. Dosyada buna ilişkin bir kanıt ya da şahit ifadesi yoktu. Aslında dosya dediğime bakmayın, soruşturma onayının ekindeki evrak, milletvekiline atfen yazılmış hakaret iddiasını içeren bir havale yazısından ibaretti!

Başmüfettişler Ankara istasyona gidip olayı soruşturdular. Ancak, personelin milletvekiline hakaret ettiğini, olay mahallindeki hiç kimse doğrulamadı. Tam tersine milletvekilinin THY personeline sinirlenerek "……….” dediği ortaya çıktı. Personelin bu hadisedeki işleminin kurallara uygun olduğu da.

Görev, "işten atın!" talimatıyla Teftiş Kuruluna havale edildiği için, bu olayda şikayet edenin konumu da dikkate alınarak, en azından yaklaşım ve üslup yönünden daha yapıcı ve müşteri odaklı davranılıp davranılmadığı da değerlendirilmişti. Bu kapsamda, geçmişe dönük olarak, sicil dosyasının da yapılan incelenmesinde: personelin son görevine kadar sık sık görev yerinin değiştirildiği tespit edilmişti.

Netice itibarıyla bulunduğu göreve uyumsuz olduğu görüşüne varılmış ve bu hadisede müşteri ilişkileri yönünden hatalı olduğu kanaatiyle verilen “uyarma cezası” ile birlikte görev yerinin değiştirilmesi teklif edilmişti.

Ayrıca, THY AO personeli iş hukuku hükümlerine tabi olduğu için, tazminatı ödenmek suretiyle iş akdinin feshedilmesi de ikinci bir seçenek olarak sunulmuştu. Ben de rapora bu şekliyle iştirak ettim ve aynı yönde fezleke yazarak, makam onayına sundum.

Bu arada işini kaybedeceği korkusuna kapılan Selçuk Kaplan, önce çiçek göndermiş, sonra özür dilemek için, Ömer Çelik’in bürosuna gitmiş ama görüşememiş. Bunun üzerine paniğe kapılıp, STAR gazetesine kendisine haksızlık yapıldığına dair açıklama yapmıştı. Gazetedeki bu haberi gören Abdurrahman Gündoğdu daha da sinirlenerek, sunulan raporu onaylamadı.

Daha sonra, makamında konuyla ilgili olarak yaptığımız görüşmede, Gündoğdu:" İyi be! tazminatını alıp gitmek isteyen her hıyar! bir milletvekili bulsun, hakaret etsin! Ne güzel iş!" cümlesiyle konuya girmişti. Ben raporda böyle bir şey olmadığını, personelin milletvekiline hakaret iddiasının sübut bulmadığını, tazminatsız işten atılmasının yönetmeliklere ve kanuna aykırı olacağını açıkladım.

Ayrıca dosyada, hakaret iddiasına münhasıran, milletvekilinin yazılı bir şikayetinin bulunmadığını belirterek, tazminatsız işten atmanın hakkaniyetli bir işlem olmayacağını açıkladım. Olayın aciliyeti nedeniyle milletvekili ile konuşulmadan rapor düzenlendiğini de ifade ederek ve olayın sıcaklığının da geçmiş olduğunu vurgulayarak, müfettişlerin milletvekili ile görüştürülmelerini teklif ettim.

Bütün bu açıklamalarımı kaale almayan Gündoğdu, bu defa daha fazla sinirlenerek; "Ne diyorsak onu yapın kardeşim! daha fazla uzatmayın. Bu herifi işten atın."   diye bağırarak, raporu önüme fırlattı!

Ben de, " Bana hakkın ve hukukun emri dışında bir iş yaptıramazsınız, Abdurrahman Bey! Yetkiniz var buyrun kendiniz atın." diye cevap vererek, raporu kendisine iade ettim.

Az önce belirttiğim üzere bu diyalogdan sonra, Teftiş Kurulu Başkanlığına vekalet görevi benden alındı. Yerime getirilen ve her halükârda yönetimle uyumlu çalışacağına söz veren arkadaş dosyayı devraldı. Bu defa başmüfettişlere baskı yapılarak, raporun değiştirilmesi için yazılı talimat verildi.

Zor durumda kalan Başmüfettişler, benim önerime can simidi gibi sarılarak, Milletvekili Ömer Çelik ile görüşmelerine izin verilmesini önerdiler. Görüşmede, olaydan sonraki siniri yatışmış olan ve olayın büyütülmesini istemeyen Ömer Çelik, kendisine hakaret edildiğine dair bir iddiasının olmadığını, personelin işten atılmasını istemediğini, sadece sert ve olumsuz tavrından dolayı personele biraz sinirlendiğini açıklayan yazılı bir beyanı Başmüfettişlere verdi. Milletvekilinin bu beyanı ek konularak, rapor tekrar onaya sunuldu.

Abdurrahman Gündoğdu ikna edilemediği için, Selçuk Kaplan işten atılmaktan kurtulamadı. Ancak, bu defa üzerine suç atılarak değil; tazminatı ödenerek, “verimsizlik gerekçesiyle” işten atıldı.

Ömer Çelik olayından sonra işine son verilen, daha doğrusu görevini yaptığı için işten kovulan Selçuk Kaplan, daha sonra açtığı işe iade davasını kazandı. Ancak, THY yönetimi, bundan sonraki yüzlerce, hatta binlerce mahkeme kararında aldığı tutumda tekrarladığı üzere, mahkemenin verdiği kararı gerekçesiz olarak uygulamadı ve hükmedilen tazminatları şirket kasasından ödeyerek olayı kapattı.

Daha sonra bu konuyu yazan Emin Çölaşan’in koşesinde yayınlanan THY cevabında:

“Eski çalışanımız Selçuk Kaplan hakkında yapılan tüm işlemler hukuka uygundur. Kendisine 1995-2003 yılları arasında çeşitli zamanlarda çeşitli davranışları nedeniyle uyarı, ikaz, ücret kesim cezaları verilmiştir.Son olarak annesini yolcu etmeye gelen bir milletvekili (Ömer Çelik) ile fazla bagaj nedeniyle gerginlik yaşanmasına neden olduğu, personelin görevi esnasında yolcuya karşı kullandığı terminoloji ve olumsuz davranışın, görevinin gerektirdiği incelik, sabır, nezaket, hoşgörü ve ağırbaşlılığı sergileyemediği hususları tespit edilmiştir. Çalışma düzeni, işindeki ve davranışlarındaki olumsuzluk ve değişik yıllarda birkaç kez çeşitli disiplin cezaları almış olduğu değerlendirilerek, işe iadesine ilişkin karar (mahkeme kararı) aynı kararda hükmedilen tazminatlar ödenmek suretiyle uygulanmamıştır.”

Açıklamasını okuduk.

Ben bu vesileyle teftiş anılarımdan birini de anlatarak, bazılarının çok merak ettiği! Mesleki duruşumu sorgulayanlara da cevap verdiğimi düşünüyorum. Yorumcunun dediği gibi diklenmiş miyim? Yoksa dik mi durmuşum? Artık siz okurlarım takdir edin.

DİKLENMEDEN DİK DURMAK

Yorumlar

Bu haber için henüz yorum gönderilmedi.

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000