YÜZÜNCÜ YIL

Cumhuriyet’imizin 100. Yılında büyük bir coşku içinde 29 Ekim’de kutlayacağımız Cumhuriyet Bayramı’mız şimdiden kutlu olsun.

Hürriyetimizi ve cumhuriyeti bize armağan eden, tüm dünyanın saygı, Türk milletinin ise varlığı ile onur duyduğu, geleceğimize her daim ışık tutan, ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşları ile aziz şehitlerimizi bir kez daha sevgi, saygı ve büyük bir özlem ile anıyorum.

Cumhuriyet’in kazanımları sayesinde özgür bir coğrafyada Cumhuriyetimizin 100. Yılını kutlayacağım için çok mutluyum. Ancak…

Sektörümüze baktığımızda 100. Yıl hazırlıkları kapsamında halen bir kutlama daveti almadım. Hatta bu konu hakkında kim ne yapacak diye de soruşturup duruyorum. Ama bir sonuca varamıyorum.

Pegasus Hava Yolları’nın Cumhuriyet’in 100. Yılında ismine Cumhuriyet verdiği 100. Uçağın dışında sosyal medyaya düşen Türk Hava Yolları’nın bir uçak boyaması karşımıza çıktı. Ancak tüm bunlar yeter mi? Umarım son haftaya girdiğimiz bugünden itibaren bu anlamlı gün için yakışan bir hazırlık yapılır.

TOMTAŞ

Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte büyük bir gelişim sürecine giren Türkiye’nin hiç kuşkusuz en büyük hayallerinden biri de havacılıktı. Atatürk’ün emriyle kurulan Türk Tayyare Cemiyeti 16 Şubat 1925’te açıldı. Aradan yalnızca üç ay geçmesine rağmen ülke genelinde 100 şube açıldı.

Hemen ardından 15 Ağustos 1925’te Türk Tayyare Cemiyeti ve Alman uçak üreticisi Junkers arasında uçak fabrikası için anlaşma sağlandı. Kayseri’de 6 Ekim 1926’da kurulan fabrikanın adı TOMTAŞ oldu. İlk başta Almanya’da eğitim gören 50 Türk ve 120 Alman işçi çalışıyordu. Ancak ortaklık 3 Mayıs 1928’de Almanların hisselerini devretmesiyle sona erdi.

Fabrika bu sefer Kayseri Tayyare Fabrikası adıyla yoluna devam etti. Türk Havacılığı için 200’e yakın uçak üretildi. İkinci dünya savaşından sonra ise ABD’nin Marshall Planı devreye girdi. Marshall Planı çerçevesinde Türkiye’ye uçak ve motor verildi. Bu nedenle fabrikada da üretim durdu.

Fabrika, 1950’de “Kayseri Hava İkmal ve Bakım Merkezi” olarak hizmet vermeye başladı. 1973’te Türk Uçak Sanayii Anonim Ortaklığının (TUSAŞ) açılana kadar da başka bir faaliyette bulunulmadı. TUSAŞ ise Türkiye'nin savunma sanayiinde dışa bağımlılığını azaltmak amacıyla Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde kuruldu. Ancak bakım ve parça üretimi dışında 2006 yılına kadar uçak üretimine dair bir şey yapılmadı.

Boeing 1916 yılında, Airbus ise 1970’te kuruldu. TOMTAŞ 1926’da kuruldu. Türkiye’nin bugün dünya çapında lider pozisyonda olacak bir fabrikayı dost sandıklarımız yüzünden kapatıyoruz! Ne dostmuşsunuz! Şimdi de kendi kendimize başarıları ile onur duymamız gereken TUSAŞ’ın üstüne gidiyoruz. Yapmayın! Bari bu sefer yapmayın!

GAZZE

Gazze’deki sivillere karşı yürütülen katliamı hepimiz kınıyoruz. Hatta bazılarımız ABD’ye uçak gemilerini gönderdiği ve İsrail’in yanında yer aldığı için de kızıyor. Halbuki daha uçak gemilerine gelene kadar kendi ülkemizdeki ABD üsleri var.

Dünya genelinde 800’den fazla üssü bulunan ABD’nin, Türkiye’de de başta İncirlik olmak üzere bir sürü üssü var. Uçak gemilerine itiraz etmeden önce bu kadar askeri üs neden var diye sorulmuyor iyi mi! Adamlar bir de burnumuzun dibindeki Yunan adalarına üs kurdu, yine kimseden ses seda yok. Biraz olaylara at gözlüğü ile değil de stratejik bakabilsek keşke!

ATC - EUROCONTROL

Türk sivil havacılığında faaliyet gösteren havayolu ve havalimanları işletmelerinin değerli yöneticileri Eurocontrol verilerine büyük önem verir ve sık sık bu verilerle paylaşımda bulunurlar. Ancak son günlerde nedense paylaşım yapılmıyor.

Hava trafik kontrolörlerinin Eylül ayında başlattığı ve günlerinde değişiklik yaptığı haklı eylemlerinde gün sayısı daha da artacak gibi duruyor. Bu durumda şirketleri falan geçin uçmayan yerdeki insan bile zararda! Kimse oralı değil. Hak edişlerini istiyorlar. Kimsenin cebinden ya da kasasından da çıkmayacak bu para. Neden halen sessizsiniz?

Eminim sayın yöneticiler de görüyordur ama ben yine de eylemler sonrası durumu paylaşayım. Bunu incelerken de lütfen gün sayısı artarsa ne olacağını hesaplayın.

ALGI

Bazen birilerine iyilik yapayım derken, bazen de doğruları söylediğiniz zaman algı yapmakla suçlanabiliyoruz. Mesela ben. Doğru haberlerim sonrasında algı yaptığıma dair suçlamalar almıştım. Ama hepsi gerçekti, birebir şahit olduğum durumlardı.

Geçtiğimiz haftalarda yine benzer bir şekilde Türk Hava Yolları’nın Sinop uçağı NOTAM’a takılarak Samsun’a indi. Yolcularımı otobüsle Samsun’a gönderdiler. Ama burada da bir sorun vardı. Çünkü aktarmalı uçaklarını kaçırıyorlardı. Ve kaçırdıkları yetmezmiş gibi transfer aracını da bekletemiyordum. Ardından başka bir formül bularak İstanbul yerine Sabiha Gökçen aktarmalı olacak şekilde biletlerinde değişiklik yapıldı.

Biletlerin değişmesiyle birlikte satın alınan koltukların ücretleri de anında iade edildi. Buraya kadar havacılıkta olabilecek şeyler diyelim, NOTAM kısmı hariç olarak. (Bu konuyu da bir ara anlatırım.)

Her şeyi yarım yaptığımız için koltuk ücretleri iade edildi ama lounge giriş ücretleri iade edilmedi. Ardından dönüş bacağı. Yolcuların koltukları yine satın alınmıştı. Fakat satın alınan koltuklar yerine başka koltuklarda seyahatlerini tamamlamışlar. Halbuki satın aldıkları koltuklar da boş boş gelmiş, iyi mi?

Birkaç kişiyle görüşmemde olayın uçak tipi değiştiği için gerçekleştiği bilgisi verildi. Halbuki boarding kartları uçuştan 7-8 saat önce teslim edilmişti. Hadi değişiklik sonradan yapıldı diyelim bu koltuk numaraları diğer uçakta yok mu? Hadi buna da yok diyelim, satın aldıkları koltuklar neden boş geldi? Hadi yeri değiştirdiniz neden ücret iadesi yapmıyorsunuz? Hadi yapacaksınız diyelim yolcuların memnuniyetsizliği ne olacak, tekrar o seferi yeniden yaşayacaklar mı? Şimdi algıyı ben mi yapıyorum, yoksa aklımızla dalga geçen sizler mi?

Bir şeyler yapıyorsanız ya tam yapın ya da hiç bulaşmayın. Lakin sonunda gülünç oluyor, yolcularınıza da kan kusturuyorsunuz!

Bu sebeplerle yönetici pozisyonundaki olan kişilerin çok dikkatli olması gerekir. Unutmayın ayak kırılırsa beşik yere düşer!

HEPİMİZİN CUMHURİYET BAYRAMI KUTLU OLSUN!

NE MUTLU BİZE, NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!

Serdar BAŞAĞAOĞLU

[email protected]